İçimizdeki Su
Yetişkin bir insan vücudunun %60 kadarı sudan oluşmaktadır.
Beyin ve kalbin %73'ü, akciğerin %83'ü sudan ibarettir.
Cildimizin %64'ü su içerir, hatta kemiklerin bile %31'i sudur.
Yediğimiz gıdaların enerjiye dönüşmesi için sindirimi su sayesindedir.
Su, atıkların, toksinlerin vücuttan dışarı atılmasına yardım eder ve vücut ısısının muhafazasında önemli rol oynar.
İnsan vücudu, hayatta kalabilmek için günde belli bir miktar suya ihtiyaç duyar. İhtiyaç duyulan miktarlar yaş, cinsiyet ve coğrafi konuma göre farklılık gösterir.
Genellikle yetişkin bir erkek günlük 3 litre suya ihtiyaç duyarken, yetişkin bir kadının günlük su ihtiyacı 2.2 litredir. Vücudun ihtiyaç duyduğu bu ortalama su miktarlarının bir kısmı yediğimiz gıdalardan sağlanır.*
Farklı kişiler, farklı oranlarda vücut su oranlarına sahiptir. En yüksek oran %78 ile yeni doğan bebeklerde görülür. Bebek 1 yaşına geldiğinde bu oran yaklaşık %65'e geriler. Yetişkin erkek vücudunda oran %60'a kadar gerilerken yetişkin kadın vücudundaki su oranı %55'e geriler. Bu farklılığın sebebi, kadın vücudunun erkek vücuduna göre daha fazla yağ dokusuna sahip olması ve yağ dokusunun, yağsız, yalın dokudan daha az su içermesidir. Hal böyle ise:
- bebekler ve çocuklar, yetişkinlere oranla daha fazla su içerir.
- kadınlar erkeklere oranla daha az su içerir.
- yağ dokusu fazla olan kişiler, daha az yağ dokusuna sahip kişilere oranla daha az su içerirler.
Yeryüzünde yeterli miktarda su olmadan varlığımızı sürdürmeyiz.**
Günlük olarak normal vücut fonksiyonları ile 2.5 - 3 lt civarında su kaybetmekteyiz.
Susama hissi oluşana kadar geçecek sürede dahi eksilmiş olan su miktarı vücudumuzda olumsuz etkilerini göstermeye başlar.
İdeal vücut su seviyesindeki hafif bir azalma metabolizmayı %3 oranında yavaşlatmaktadır. Hafif miktarlarda dahi olsa su eksikliği gün içinde yorgunluk hissetmemize neden olur. Yapılan bilimsel araştırmalar, vücut sıvılarında %5 oranında bir düşüşün %25 -30 civarında enerji kaybına neden olduğunu, sıvı kaybı %15'e vardığında ise ölüme sebebiyet verdiğini göstermektedir.
Yeterli miktarda ve kalitede su tüketimi cilde pürüzsüz, sağlıklı ve genç bir görünüm sağlar.
%75-85 oranında su içeren beyin dokusundaki su eksilmesi beynin fonksiyonlarını yerine getirmek için ürettiği enerjinin düşmesine neden olur. Bu sebeptendir ki, su kaybı ile depresyon ve kronik yorgunluk sendromu birbiriyle alakalıdır.
Kıkırdakların su seviyesindeki azalma eklemleri daha fazla sürtünmeye maruz bırakarak, eklemlerde yıpranma ve ağrıya sebep olur.
Omurgamız üst vücut ağırlığının yaklaşık %75'ini taşır ve Spinal disk çekirdeği içeriğinde oluşabilecek su kaybı, omurgayı suyun hidrolik etkisinden yoksun bırakacağından sırt ağrılarına sebep olur.
Hamilelikte sabah bulantısı da su kaybı ile ilgilidir, bu bulantılar fetusun anne vücuduna gönderdiği daha fazla suya ihtiyacım var sinyalleridir.
Su eksikliği kanın kalınlaşmasına neden olur ve dolayısıyla kalbin kan pompalamasını güçleştirir, ayrıca kılcal damarları tıkayarak, hayati organlara gerekli besinin ulaşmasını zorlaştırır.
Su kaybı ile histamin seviyeleri yükselir ve astım vb sorunlara sebebiyet verir.
Bu listeyi uzatmak mümkün ama bu kadar bilgi suyun insan vücudunda yeterli seviyede olmasının hayati önemini vurgulamak için yeterli olacaktır. Bir başka yazıda da burada önem ve miktar açısından irdelediğimiz vücudumuzdaki suyu nitelik açısından irdeleyeceğiz.
Beyin ve kalbin %73'ü, akciğerin %83'ü sudan ibarettir.
Cildimizin %64'ü su içerir, hatta kemiklerin bile %31'i sudur.
Yediğimiz gıdaların enerjiye dönüşmesi için sindirimi su sayesindedir.
Su, atıkların, toksinlerin vücuttan dışarı atılmasına yardım eder ve vücut ısısının muhafazasında önemli rol oynar.
İnsan vücudu, hayatta kalabilmek için günde belli bir miktar suya ihtiyaç duyar. İhtiyaç duyulan miktarlar yaş, cinsiyet ve coğrafi konuma göre farklılık gösterir.
Genellikle yetişkin bir erkek günlük 3 litre suya ihtiyaç duyarken, yetişkin bir kadının günlük su ihtiyacı 2.2 litredir. Vücudun ihtiyaç duyduğu bu ortalama su miktarlarının bir kısmı yediğimiz gıdalardan sağlanır.*
Farklı kişiler, farklı oranlarda vücut su oranlarına sahiptir. En yüksek oran %78 ile yeni doğan bebeklerde görülür. Bebek 1 yaşına geldiğinde bu oran yaklaşık %65'e geriler. Yetişkin erkek vücudunda oran %60'a kadar gerilerken yetişkin kadın vücudundaki su oranı %55'e geriler. Bu farklılığın sebebi, kadın vücudunun erkek vücuduna göre daha fazla yağ dokusuna sahip olması ve yağ dokusunun, yağsız, yalın dokudan daha az su içermesidir. Hal böyle ise:
- bebekler ve çocuklar, yetişkinlere oranla daha fazla su içerir.
- kadınlar erkeklere oranla daha az su içerir.
- yağ dokusu fazla olan kişiler, daha az yağ dokusuna sahip kişilere oranla daha az su içerirler.
Yeryüzünde yeterli miktarda su olmadan varlığımızı sürdürmeyiz.**
Günlük olarak normal vücut fonksiyonları ile 2.5 - 3 lt civarında su kaybetmekteyiz.
Susama hissi oluşana kadar geçecek sürede dahi eksilmiş olan su miktarı vücudumuzda olumsuz etkilerini göstermeye başlar.
İdeal vücut su seviyesindeki hafif bir azalma metabolizmayı %3 oranında yavaşlatmaktadır. Hafif miktarlarda dahi olsa su eksikliği gün içinde yorgunluk hissetmemize neden olur. Yapılan bilimsel araştırmalar, vücut sıvılarında %5 oranında bir düşüşün %25 -30 civarında enerji kaybına neden olduğunu, sıvı kaybı %15'e vardığında ise ölüme sebebiyet verdiğini göstermektedir.
Yeterli miktarda ve kalitede su tüketimi cilde pürüzsüz, sağlıklı ve genç bir görünüm sağlar.
%75-85 oranında su içeren beyin dokusundaki su eksilmesi beynin fonksiyonlarını yerine getirmek için ürettiği enerjinin düşmesine neden olur. Bu sebeptendir ki, su kaybı ile depresyon ve kronik yorgunluk sendromu birbiriyle alakalıdır.
Kıkırdakların su seviyesindeki azalma eklemleri daha fazla sürtünmeye maruz bırakarak, eklemlerde yıpranma ve ağrıya sebep olur.
Omurgamız üst vücut ağırlığının yaklaşık %75'ini taşır ve Spinal disk çekirdeği içeriğinde oluşabilecek su kaybı, omurgayı suyun hidrolik etkisinden yoksun bırakacağından sırt ağrılarına sebep olur.
Hamilelikte sabah bulantısı da su kaybı ile ilgilidir, bu bulantılar fetusun anne vücuduna gönderdiği daha fazla suya ihtiyacım var sinyalleridir.
Su eksikliği kanın kalınlaşmasına neden olur ve dolayısıyla kalbin kan pompalamasını güçleştirir, ayrıca kılcal damarları tıkayarak, hayati organlara gerekli besinin ulaşmasını zorlaştırır.
Su kaybı ile histamin seviyeleri yükselir ve astım vb sorunlara sebebiyet verir.
Bu listeyi uzatmak mümkün ama bu kadar bilgi suyun insan vücudunda yeterli seviyede olmasının hayati önemini vurgulamak için yeterli olacaktır. Bir başka yazıda da burada önem ve miktar açısından irdelediğimiz vücudumuzdaki suyu nitelik açısından irdeleyeceğiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder